2018 yılının üçüncü çeyreğinde dünyada kaydedilen toplam internet alan adları sayısı 342 milyonu aşarken, bu rakamla birlikte sektörün büyümesi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 3,5 artış göstermektedir. Son dönemlerde, internet alan adları sektöründeki bu ivmeli büyüme birçok hukuki sorunu da beraberinde getirmiştir. İnternet alan adları sisteminin ilk zamanlarında “First-Come, First-Serve” (ilk gelen-ilk alır) ilkesine dayanılarak tahsis yapılmasının ve ilerleyen yıllarda tahsis yöntemlerinde belli değişikler yapılmasına karşın bu ilkenin temel kayıt sistemi olarak varlığını koruması, siber korsancılık faaliyeti olan “Cybersquatting” kavramını ortaya çıkarmış ve bu uyuşmazlıkların çözümü adına uluslararası boyutta çeşitli mekanizmalar geliştirilmiştir.
“Cybersquatting” Kavramı Uyuşmazlıklar
İnternet alan adları uyuşmazlıklarının en sık karşılaşılan türü olan “cybersquatting” veya “domain grabbing”, yerleşik bir şirketin tanınmış ticari markasına benzer bir alan adının, genellikle ya alan adını aşırı bir fiyata şirkete satmak veya bu şirketin işlerini aksatmak amacıyla tescil edilmesi anlamına gelmektedir. Bir başka deyişle cybersquatting, bireylerin kendilerine ait olmayan bilinen ve popüler olan isimleri hak sahiplerinden önce internet alan adı olarak kaydederek bu alan adlarından menfaat sağlama amacı gütmeleri olarak ifade edilebilir. Söz konusu terim, Amerikan Federal Hukuku içerisinde 1999 yılında yürürlüğe giren ‘Anticybersquatting Tüketiciyi Koruma Yasası’ altında ‘Bir markanın kötü niyetle, bu markadan kar sağlamak amacıyla alan adı olarak kaydettirilmesi veya kullanılması’ şeklinde tanımlanmıştır. Cybersquatting, yalnızca başkasına ait markanın ileride yarar sağlamak için alan adı olarak kaydedilmesini değil, aynı zamanda bir marka ile kafa karıştırıcı benzer işaretlerin kaydedilmesini de kapsamaktadır.
Cybersquatting, özellikle internetin ortaya çıkarak yayılmaya başladığı ilk zamanlarda ünlü kişilerin isimleri, havayolu, içecek ve bilgisayar şirketlerinin ticari markalarını hedef alarak küçük çaplı bir siber korsancılık faaliyeti olarak başlamıştır. Siber korsanlar, sınırlı kaynaklara sahip ticari marka ve isim hak sahiplerinin çevrimiçi olarak sınırsız sayıda alan adı kaydettiremeyeceği ve ticari markalarını veya isimlerini içerebilecek alan adlarının yalnızca bir kısmını kaydettirmeleri gerektiği düşüncesi ile cybersquatting faaliyetlerine başlamıştır. Ticari markaları etkileyen bu uygulamalar, siber korsanların üçüncü taraf bir ticari markayı içeren sahipsiz alan adlarına taşınmasına ve bu alan adlarını şişirilmiş bir fiyatla ticari marka sahibine geri satma niyetiyle kaydetmesine olanak tanımıştır.
Belirttiğimiz süreç içerisinde cybersquatting faaliyetleri, internet alan adları uyuşmazlıklarının önemli bir parçası haline gelmiş ve siber korsanların faaliyetlerine karşı düzenleme yapma ihtiyacını doğurmuştur. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (“WIPO”) yürüttüğü ortak çalışmalar sonucunda İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu (“ICANN”), 24 Ekim 1999 tarihinde “Alan Adı Anlaşmazlıklarının Çözümü için Yeknesak Politikalar” (The Uniform Domain Name Dispute Resolution Policy- “UDRP”) kabul edilmiş ve 29 Kasım 1999 tarihinde, ilk servis sağlayıcı kuruluş olarak WIPO onaylanmış̧ ve politikalar 1 Aralık 1999’da uygulamaya konmuştur.
ICANN Tahkim Usulüne Genel Bakış
Cybersquatting uyuşmazlıklarının çözümü adına başvurulan hukuki yollardan biri ICANN’ın UDRP politikaları ekseninde öngörülen tahkim yoludur.
UDRP, internet alan adlarının kötü niyetle tescil edilmesi ve kullanılmasına ilişkin, alan adı tescil ettiren ile üçüncü bir taraf arasındaki uyuşmazlıkların çözümüne yönelik yasal çerçeveyi belirlemektedir. UDRP tahtında bir uyuşmazlık çözüm prosedürü ve uyuşmazlık çözümü prosedüründe verilen kararların icrasına ilişkin yeknesak kurallar içeren bir sistem öngörülmektedir. WIPO, UDRP’yi uygulamak üzere seçilen ilk servis sağlayıcısı kuruluş olmakla, günümüzde ICANN tarafından akredite edilmiş beş farklı servis sağlayıcısı kuruluş bulunmaktadır.
Ulusal Tahkim Forumu (“National Arbitration Forum- NAF”),
Arap Alan Adı Uyuşmazlık Çözüm Merkezi (“Arab Center for Domain Name Dispute Resolution- ACDR”),
Asya Alan Adı Uyuşmazlık Çözüm Merkezi (“Asian Domain Name Dispute Resolution Centre”),
Kanada Uluslararası İnternet Uyuşmazlık Çözüm Merkezi (“Canadian International Internet Dispute Resolution Centre- CIDDRC”)
Çek İnternet Uyuşmazlıkları Tahkim Merkezi (“the Czech Arbitration Court Arbitration Center for Internet Disputes”)
ICANN’ın uyuşmazlık çözüm politikasının dışında her bir servis sağlayıcının uyguladığı ek kurallar (“supplemantal rules”) da mevcut olup bu ek kurallar genellikle, ücretler, başvuru şekilleri, hakemlerin seçimi ve reddi gibi kurallara ilişkindir.
Maddi Şartlar, Usul ve Yargılama
ICANN tahkim usulü, klasik tahkimden farklı bir tahkim sistemi öngörmektedir. Bu bağlamda, öncelikle ICANN nezdinde alan adı tescili sırasında yapılan sözleşmelere özel bir kloz eklenerek ICANN tahkim usulüne başvuru zorunluluğu sağlanmaktadır. Bir nevi genel işlem şartlarında olduğu gibi sözleşme ancak bu şartların kabulü ile meydana gelmektedir. Ancak klasik tahkim sisteminden farklı olarak bu kloz devlet mahkemelerinin yargılama yetkisini bertaraf etmemektedir. Ayrıca ICANN hakem kararları resen icra edilebilir nitelikte olmakla herhangi bir tanıma veya tenfiz kararı gerekmemektedir.
Ek olarak, ICANN tahkim usulünün klasik tahkim usulüne göre daha hızlı ve daha ucuz olduğu uygulamada değerlendirilmektedir. Zira, internet üzerinden yapılabilen başvurularda, ilk başvuru sonrasında ortalama kırk beş gün gibi bir sürede tahkim süreci sonlandırılmaktadır.
ICANN tahkim sisteminden faydalanabilmek ve sonuç alabilmek için hak sahipleri yukarıda bahsedilen ICANN tarafından yetkilendirilmiş servis sağlayıcı kuruluşlardan herhangi birine başvurarak;
Karşı tarafça tescil ettirilen alan adının kendisine ait bir marka, ticaret unvanı, kişi adı vb. bir hakkı içerdiği, bu hak ile alan adının aynı ya da benzer olduğunu,
Karşı tarafın bu ad ile herhangi bir yasal menfaatinin bulunmadığını,
Alan adının kötü niyetli olarak tescil edildiğini ve kullanıldığını ispatlamak zorundadır.
Bu noktada UDRP’ye göre cins ve meslek isimler alan adı hakkına tecavüz olarak değerlendirilmemektedir. Ancak cins ve meslek isimlerinin alan adı olarak tescil edilmesi neticesinde, rekabet düzenine ciddi boyutta zarar veren durumlar da ortaya çıkabilmektedir. ICANN’ın uyuşmazlık çözüm yolu olarak öngördüğü tahkim usulünde, cins ve meslek isimlerinin alan adı olarak tescili halinde, bu isim tanınmış bir marka olmadıkça, bu cins veya meslek ismini marka veya işletme adı, ticaret unvanı olarak kullanan işletme, alan adını tescil ettirene karşı hukuki korumadan yoksun bırakılmıştır. Alan adını tescil ettirenin, bu alan adı altında ticari faaliyette bulunup bulunmadığı ayrımının yapılmamış olması ICANN’nın UDRP politikalarına karşı eleştirisel yaklaşılan hususlardan biridir.
UDRP, sınırlı olmamak kaydıyla kötü niyetli tescil ve kullanım hallerine de işaret etmiştir. Buna göre;
·Alan adı tescilinin esasen ticari veya hizmet markası sahibi olan davacıya veya davacının rakibine, alan adının belgelenmiş tescil ve alan adı ile doğrudan bağlantılı masraflarını aşan bir meblağ karşılığında satma, kiralama veya alan adı tescilini diğer bir şekilde devretme amacıyla yapılmış olduğunu gösteren haller;
·Alan adı tescili, mal veya hizmet markası sahibinin markasını alan adında kullanmasını engellemek amacıyla yapılmış ve bunu yaparken ticari gaye ile hareket edilmesi,
·Alan adı tescilinin esasen rakiplerden birisine zarar vermek amacıyla yapılmış olması,
·Alan adını kullanarak bir web sitesinin ve bu ortamda sunulan mal veya hizmetin desteklenmesi, ilişkisi, teşviki ve kaynağı açısından davacının markası ile karıştırılma tehlikesi yaratmak suretiyle web sitesine internet kullanıcılarını ticari kazanç temin etmek gayesiyle kasten çekme teşebbüsünde bulunulması, kötü niyet olarak kabul edilir.
Söz konusu haller delillerle ispat edildiğinde uyuşmazlık konusu alan adı hak sahibinin talebine göre iki sonuç ortaya çıkmaktadır: Uyuşmazlık konusu alan adının hak sahibine transfer edilmesi veya tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi. Hakem heyeti, yapacağı yargılama neticesinde ancak bu iki sonuçtan birine karar verebilir. Bir başka deyişle, hakem heyeti tazminat ve sair hususlarda karar veremez.
Ek olarak, UDPR tahtında kararın, karar verecek heyetin atanmasından sonra on dört gün içinde verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu hüküm, ICANN tahkim usulünün tercih edilmesini sağlayan önemli bir faktördür. Yetkili servis sağlayıcısı kuruluş, heyetin kararını aldıktan sonra üç gün içerisinde taraflara ve ICANN’ a gerekli bildirimi yapar.
UDRP tahkim usulünde hakem heyeti kararlarına karşı ICANN sistemi dahlinde herhangi bir kanun/itiraz yolu bulunmamakla birlikte, aleyhine olarak alan adının devrine veya silinmesine karar verilen tarafa belli bazı imkanlar tanınmaktadır. Yukarıda da arz olunduğu üzere tahkim klozu devlet mahkemelerinin yargı yetkisini kaldırmamaktadır. Bu kapsamda, davacı başvuru formunu doldururken tahkim süreci sonunda verilecek karar için karşı tarafın başvurabileceği yasal yollara ilişkin olarak yargı yerini belirlemektedir. Aleyhine olarak alan adının devrine veya silinmesine karar verilen taraf, bu karara karşı on iş günü içerisinde alan adını tescil eden şirketin merkezinin bulunduğu yer veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açma hakkına sahiptir.
Neticeten, internetin hızla yayılması siber işgaller ve siber korsancılık faaliyetleri gibi birçok hukuki uyuşmazlığı da beraberinde getirdiğinden internet ekosisteminin yapısı ve işleyişi gereği söz konusu uyuşmazlıkların çözümü de bir hayli güçleşmekle ICANN tahkim usulü bu mekanizmaların öncüsü olup uygulamada sıkça tercih edilmektedir.
Ezgi Ceren Aydoğmuş